0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Çanakkale, hafızamızın toprağa gömüldüğü yer!..

Hafızasını kaybeden insan nasıl ki dostunu-düşmanını ayıramazsa, alacağının-vereceğinin hesabını tutamazsa, istikbalini-geleceğini planlayamazsa; hafızasını kaybeden milletler de, geleceklerini inşa edemezler… 

Gündelik sorunlarla boğuşup, dururlar… 

20-30 yıl sonrasını planlayamazlar, dünyanın gidişatını sağlıklı algılayamazlar, gerekli tedbirleri hayata geçiremezler!.. 

Geçen yüzyılın başında, 3-5 yıl içinde koca bir imparatorluk adeta avuçlarımızın içinden kayıp gitti... 

Gerçi, imparatorluklar devirlerini tamamlamışlardı. Sadece biz imparatorluğumuzu kaybetmedik, İngilizler, Ruslar da kaybettiler!... 

Ancak onların kaybettikleri ile bizim kaybettiğimiz arasında çok büyük bir fark vardı: 

Onlar sadece sömürge/toprak kaybettiler: Ama imparatorluk hafızalarını kaybetmediler. Biz ise beş milyon km2 toprak, iki buçuk milyonu asker, iki buçuk milyonu sivil olmak üzere toplam beş milyon insanımızla beraber, tarihi hafızamızı da kaybettik. 

Yani imparatorluk hafızamızı… 

Anadolu’da zor şartlar altında kurduğumuz devletin sınırları içerisine hapsettik hafızamızı… 

Sanki Balkanlara hiç gitmemiştik, sanki Kuzey Afrika yabancı bir kıtaydı bizim için, hele hele Ortadoğu; Beyrut, Halep, Hama, Humus, Şam…Basra, Bağdat, Musul, Kerkük… birer Arap şehri olarak yeni nesillerin hafızalarına kazındı. 

Bu felaketleri başımıza saranları, başta İngiliz ve Fransızlar olmak üzere Emperyalist Avrupalıların günahlarının üstünü kalın bir şalla örttük, yaklaşık 400 yıl bir valiyle yönettiğimiz, evimizin yaramaz çocuğu Yunanlı’yı günah keçisi olarak yeni nesillerimizin şuuru altına nakşettik!.. 

Batı emperyalizmi sadece yüzbinlerce gencimizi Çanakkale’de toprağa gömmedi, tarihi hafızamızı da oraya gömdü… 

On yıllarca Çanakkale’yi yeni nesillerin gözlerinden kaçırdık… Son yıllarda da zafer şöleni havasında kutluyoruz!.. 

Dün yaptığımızda da tarihi hafızamıza ihanet ettik, bugün yaptığımızda da tarihi hafızamızın yanından teğet geçiyoruz!.. 

Ümmetin, emperyalizme karşı son savaşıdır, Çanakkale!.. 

Orada Endonezyalı, Malezyalı, Hindli (Pakistanlı), Afganistanlı, Türkistanlı, Özbekistanlı, Kırgızistanlı, Kazakistanlı, Azerbaycanlı, Çeçenistanlı, Arnavutlu, Makedonyalı, Bosna-Hersekli, Yunanistanlı, Bulgaristanlı, Faslı, Cezayirli, Libyalı, Mısırlı, Beyrutlu, Halepli, Şamlı, Hamalı, Humuslu, Ürdünlü, Hicazlı, Yemenli, Basralı, Bağdatlı, Musullu, Kerküklü, Zaholu, Selahaddinli,.. Sudanlı, Afrikalı… 

Tüm bu coğrafyalardan gönüllü mehmedlerin niçin orada can verdiklerini anlayamazsak, Çanakkale’yi anlayamayız!.. 

Tarihimizdeki diğer savaşlar gibi bir savaş gibi algılarız!.. 

Nitekim de öyle algılandı!..   

Halbuki Afrika’dan Asya’dan, Avrupa’dan gönüllü olarak Çanakkale cephesine koşanlar, İslam dünyasının başkenti, kalbi, hilafet merkezini korumak için oraya koşarak gelmişlerdi!.. 

Hak ile Batıl’ın, Haç ile Hilal’in son final maçıydı bu!.. 

Bu nedenle Akif, bu cepheye koşanlara söyle sesleniyordu: 

Ne büyüksün bir kanın kurtarıyor Tevhid-i 

Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi!.. 

Bu ulvi ideal için burada hayatını kaybeden şehitlere bir türbe inşa ederken; Kâbe’yi mezar taşı, gök kubbeyi kubbe, mehtabı türbedâr yaparak inşa ettiği kabri bile bu şehitlere layık görmeyerek, gözyaşlarıyla onlara şöyle seslenir: 

Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber, 

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber! 

Prof. Dr. Mehmet Çelik Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX